
Gündeme yine bir belediye dosyası düştü.
Birileri kamuoyunun dikkatini ekonomiden, işsizlikten, hayat pahalılığından çekip başka yöne çevirmek istiyor.
Ve en kolay hedef yine belli:
Halkın sevdiği, çalışkan belediye başkanları.
Son günlerde Mersin’de konuşulan “geri dönüşüm tesisi” dosyası da bu çerçevede ısıtılıp yeniden sunulanlardan biri.
Ama bu kez işin özüne indik, belgeleri inceledim, tarihleri karşılaştırdım ve bazı gerçekleri bu yazıya taşımaya karar verdik.
Çünkü dosyada bazı detaylar, kamuoyuna bilerek ya da bilmeyerek eksik sunuluyor.
Dosyanın Kronolojisi: Tarihler Her Şeyi Anlatır
Söz konusu olan tesis, “Mersin Entegre Atık Değerlendirme, Geri Kazanım ve Bertaraf Tesisi”.
Bir atık bertaraf ve geri dönüşüm sistemi kurmak için yapılmış önemli bir yatırım. Ancak dikkat:
🔸 İhale tarihi 15 Ekim 2014
🔸 Yönetimde kim vardı? Burhanettin Kocamaz
🔸 Bugünkü belediye başkanı Vahap Seçer’in görevine başlamasına daha 5 yıl vardı.
Yani tüm sözleşme süreci, yatırım planı, yüklenici seçimi, projelendirme ve devreye alma süreci, önceki dönem yönetiminin sorumluluğunda gerçekleşti.
Bugün ise, bu geçmişe dair dosya tekrar açılıyor ama kamuoyu bu gerçeği yeterince bilmiyor.
Eksikler olabilir fakat
Bu eksiklikler, bugünkü yönetim döneminde değil, geçmişte yapılan işlerin mirası.
Evet, bu dosyada sorgulanacak şeyler var. Ama bu sorgu, yerini koruyan değil, görev süresi yıllar önce sona ermiş yöneticileri ilgilendirmeli.
Boş İddialar ve Zamanlaması Dikkat Çeken Operasyonlar
Bugün kamuoyuna “Vahap Seçer yönetiminde yapılan usulsüzlük” gibi sunulan olayın gerçekle ilgisi yok.
Dahası, olayın zamanlaması da manidar:
Tam da Seçer’in halk nezdinde %70’in üzerinde memnuniyet oranına ulaştığı, sosyal belediyeciliğin zirve yaptığı bir dönemde bu dosyanın yeniden ısıtılması, akıllarda soru işareti bırakıyor.
Bir siyasi mühendislik mi yürütülüyor?
Halkın güven duyduğu figürler hedefe konularak yerel yönetimlerde bir “algı dizaynı” mı yapılıyor?
Peki Ya Gerçek Soruşturmalar Nerede?
Eğer gerçekten kamu zararına neden olan, eksik bırakılmış, denetimsiz işler araştırılacaksa:
Bu ihalenin verildiği dönem,
İşi üstlenen firmanın değişen ortaklık yapısı,
Eksik tesis teslimi sonrası işletme gelirleri gibi noktalar öncelikle sorgulanmalı.
Bugünkü belediye yönetimini hedef alan sözlü iddialar ise
—evet sadece iddialar
— henüz belgelenmemiş, hukuki karşılığı oluşmamış, hatta çoğu belediyeye yazılı bildirim bile yapılmadan basın üzerinden yürütülüyor.
Yani bu bir adli süreçten çok, bir algı kampanyasına benziyor.
Hukuk sistemi ile yönetilen bir ülkede bu tip konuları basının ısıtıp gündeme getirmesi de manidar değil mi?
Sorgulamak Gerek, Ama Kimi?
- İhaleler sorgulansın.
- Kamu kaynakları şeffaf kullanılsın.
- Her belediye hesap versin.
Ama hesap sorarken önce “sorumluyu doğru tespit etmek” gerekir.
Bugünü suçlamak için geçmişin hatalarını araç haline getiren bu tarz manipülatif yaklaşımlar, yalnızca siyasi değil, aynı zamanda etik bir sorundur.
Ve unutmayalım:
Halk, o dosyaların kimin imzasıyla açıldığını da, kimin o dosyaları şimdi siyasete malzeme ettiğini de unutmuyor.
“Gerçeği çarpıtarak değil, olduğu gibi söylemek gazeteciliğin vicdanıdır.”
Bu satırları yazarken tek kaygım da bu vicdanı diri tutmaktır.
🖋️ Derşah Nar
YORUMLAR