Çocukluk zamanlarımızda bizlere sürekli masallar anlatılırdı, hayallere dalsın, güzel düşler kurarken uyuya kalalım diye.
Daha bebekken, oyalanmak için ağızlarımıza emzik verilirdi ve büyüklerimiz bu emziğe “yalancı” ismini koyardı. İşte böyle başlardı bir toplumun bilinçaltı inşası.
Peki bu psikolojiyle büyüyen toplumlar ne oluyor?
Gerçeklikten koparılıyorlar.
Ve koparıldıkları bu gerçekliğin yerini, başka bir “hikâye” dolduruyor.
Çocukken masallar, büyüyünce medya…
Eskiden bu görev radyodaydı. Sonra gazeteler devraldı. Televizyonlar geldi, işi iyice büyüttü. Şimdilerde ise sosyal medya, toplum mühendisliğinin en etkili aracı haline geldi.
Sosyal medyada herkes istediğini yazıyor, söylüyor. Ama dikkat edin: Bu sözler belirli bir kitleyi hedef almıyorsa sorun yok. Çizgi aşılmamış sayılıyor.
Ancak ne zaman muhalif bir ses, bir rakip, toplumda sözü geçen biri hedef alınsa, orada hemen asılsız iddialar dolaşmaya başlıyor. Amaç ne? Dikkatleri başka yöne çekmek.

Peki bu işi yapanlar ödülsüz mü kalıyor?
Elbette hayır.
Neticede o da bir “emek”!
Yalan üretmek, iftira atmak, sahtekârlıkta uzmanlaşmak kolay mı?
Ve bu kişiler ödüllerle bile onurlandırılıyor:
“Yılın en iyi sosyal medya fenomeni”, “en iyi köşe yazarı”, “en başarılı gazeteci” gibi başlıklarla…
Çünkü artık yalakalık da bir meslek haline geldi. Ve bu meslek ne yazık ki ödülsüz kalmıyor.
Kuş, Gölge ve Gerçeklik: Bir Taşralı Hikâye
Adamın biri, her sabah koyunlarını otlatmak için bayıra çıkarırmış.
Koyunlar otlarken, o da geniş arazideki tek gölge veren ağacın altında otururmuş.
Güneşin altında otlanan koyunlara bakar, iç geçirirmiş:
“Bu kadar tüyle bu sıcakta nasıl dayanıyorlar, zavallılar…”
Derken bir gün, gölgelenmek için oturduğu ağacın dallarındaki kuşlardan biri üzerine pislemiş.
Adam sinirlenmiş:
“Ben size göstereceğim!” demiş ve kuşlara taş atmaya başlamış.
Ama her gün aynı şey… Kuşlar kaçıyor, sonra yine geliyor.
Çünkü bölgede gölge yapan başka ağaç yok.
Adam sonunda evin deposuna gitmiş, bir tarım ilacı bulmuş ve ağacı ilaçlamış.
Kuşlar ölmüş.
Adam rahatlamış.
Ama birkaç gün sonra…
Ağaç da kurumuş.
Yaprak kalmamış, gölge bitmiş.
Artık kendisi de koyunları gibi güneşin altında kalmış.
Ve Asıl Meseleye Gelelim
Son zamanlarda sosyal medyada görüyorum:
Bazıları, bazılarını hedef alıyor.
Asılsız, delilsiz iddialarla toplumun önüne atıyor.
İtibar suikastlarıyla, duruşunu bozmaya çalışıyorlar.
Ama tarih bize hep şunu gösterdi:
Adalet, geç de olsa gelir.
Bir dönemler iftiralarla yıpratılmaya çalışılan komutanlar, gazeteciler, siyasetçiler…
Boşalan koltukları kapma hayali kuranlara o koltuklar hiçbir zaman nasip olmadı.
Adaletin simgesi terazidir.
Ve bir gün o terazi mutlaka dengeyi bulur.
Mersin’de de durum benzer.
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’i, sadece iddialara dayanarak dillerine dolayanlara söyleyecek tek bir sözüm var:
O kuş sana ekmek çıkarmaz, uğraşma.
Sana o mesajları atanlar, eski dönemin rantçılarından başkası değil.
Her önüne gelen paylaşımı yapma.
Defalarca rezil oldun.
Ama demek ki mutluluk gibi rezillik de artık parayla satın alınabiliyor.
Son Sözüm:
“Kuşa yemi fazla vermişler… Kuş kendini talih kuşu sanmış ve her yere pislemiş.”
YORUMLAR